Soru: Diyaliz uygulamalarında oruç bozulur mu?
Kısa Fetva
Periton ve hemodiyaliz olmak üzere iki türü olan diyaliz tedavisi orucu bozar. Zira her iki tedavi yönteminde de vücuda dışarıdan bir takım maddeler girmektedir ki bu da orucun bozulmasına sebebiyet vermektedir. Çünkü Allah Rasulü ﷺ orucun vücuda giren maddeler sebebiyle bozulduğunu ifade etmiştir.
Detaylı Fetva
Allah Rasulü ﷺ “Oruç ancak vücuda giren bir şey sebebiyle bozulur.” buyurmaktadır.[1] Bu bağlamda vücuda giren maddenin orucu bozabilmesi için istikrar etmesinin şart olduğu ifade edilmektedir.[2] Nitekim fukaha, ipe bağlı olan bir yiyeceğin yutulması ve içeride dağılmaması şartıyla, tekrardan çekilmesi durumunda orucun bozulmayacağını söylemektedir.[3] Zira zikredilen yiyecek vücudun içerisinde istikrar bulmamıştır. Bununla birlikte Hanefi fukahasından el-Mergīnânî, İbnü’l-Hümâm ve Kādîhan’ın da içinde bulunduğu bir grup, vücuda giren maddenin sureten veya manen oruç bozucu mahiyette olması gerektiğini söylemektedir.[4] Orucun manen bozulması, fayda sağlayan bir gıdanın veya ilacın bedenin içine girmesiyle, [5] sureten bozulması ise İmam el-Mergīnânî’ye göre bir şeyin yutulması, Kādîhan’a göreyse kişinin kasten içeriye bir şey sokmasıyla gerçekleşmektedir.[6]
Diyaliz, böbrek yetmezliği olan kişilerde, vücutta biriken fazla sıvı ve atık maddelerin makine aracılığıyla temizlenmesi işlemidir. Bu diyaliz tedavisinin hemodiyaliz ve periton diyalizi olmak üzere iki kısma ayrılır.
Hemodiyaliz türünde hastadan alınan kan, bir makine ve pompa yardımıyla diyalizör adı verilen bir süzgeçten geçirilip sıvı ve solüt içeriğinin düzenlenmesi ve kanının temizlenmesi sonrasında hastaya geri verilir. Zikredilen durumda kanın hem dışarıdan tekrar vücuda girmesi hem de bu işlem sırasında hastaya sıvı gıda verilmesi gerekçesiyle[7] oruç bozulur.
Periton diyalizi ise hastanın karın boşluğuna yerleştirilen ince ve yumuşak silikondan yapılmış kalıcı bir tüp ve özel bir solüsyon ile hastanın kendi karın zarı kullanılarak kanının zararlı maddelerden arındırılması ve vücuttaki sıvı dengesinin sağlanması işlemi olduğundan[8] oruç bozulmaktadır. Zira vücuda dışarıdan bir sıvı salgılanmaktadır.
[1] Ebû Bekr Abdullāh b. Muhammed İbrâhîm el-Absî el-Kûfî İbn Ebû Şeybe, el-Muṣannef fi’l-eḥâdîs̱ ve’l-âs̱âr (Riyad: Mektebetü’r-Rüşd, 1409), 2/308.
إِنَّمَا الْفِطْرُ مِمَّا دَخَلَ
[2] Alâüddîn Ebû Bekr b. Mes‘ûd b. Ahmed el-Kâsânî, Bedâiu’s-sanâi’ fî tertîbi’ş-şerâi’ (Beyrut: Daru’l-Kütübü’l-İlmiyye, 1986), 2/93.
[3] Heyet, el-Fetâva’l-Hindiyye (Daru’l-Fikr, 1310), 1/204.
[4] Muhammed Rafî’ Osmânî, Dabitul Mufattırat fi Mecalit Tedavi (Karaçi: Mektebetu Daru’l-Ulum, 1419), 103.
[5] Ebû Muhammed Fahruddîn Osmân b. Alî b. Mihcen b. Yûnus es-Sûfî el-Bâriî ez-Zeylaî, Tebyînü’l-ḥaḳāʾiḳ (Kahire: Matba’âtü’l-Kübrâ’l- Emîriyye, 1313), 1/329.
[6] Kemâlüddîn Muhammed b. Abdilvâhid b. Abdilhamîd es-Sivâsî el-İskenderî İbnü’l-Hümâm, Fetḥu’l-ḳadîr li’l-ʿâcizi’l-faḳīr (Beyrut: Dâru’l-Fikr, ts.), 2/342.
[7] Hassan Şemsi Paşa, “et-Tedâvî ve’l mufattırât”, Mecmau’l-Fıkhi’l-İslâmî 10 (ts.), 751-773.
[8] Bkz:Muhammed Ali Bâr, “el-Mufattırât fi mecâli’t-tedâvî”, Mecmau’l-Fıkhi’l-İslâmî 10 (ts.), 716-750.