Soru: Kurban kesmenin hükmü nedir?
FETVA
Hanefi mezhebine göre Kurban Bayramı günlerinde kurban kesmek vacip,[1][2] diğer üç mezhepte ise sünnettir.[3] Hanefi mezhebi bu hususta aşağıdaki delillerle istidlal etmektedir:
- Allah Teala, “Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.”[4] buyurmaktadır. Ayetteki “وانحر” kalıbındaki emir fiili devenin kesiliş şekli olan ‘nahr’ uygulamasını ifade etmektedir. Emir mutlak olarak geldiğinde vucûbiyet ifade eder. İbn Abbas, Ata b. Ebi Rebah, Mücahid, İkrime, Hasan-ı Basri gibi alimler bu emrin devenin kurban edilmesi manasında olduğunu söylemektedirler.[5]
- Allah Rasûlu ﷺ şöyle buyurmaktadır, “Kimin imkanı olur da kurban kesmezse mescidimize yaklaşmasın.”[6] Hadis-i şerifin kurban kesmeyenlere dair bir tehdit ihtiva etmesi bu ibadetin yerine getirilmesinin gerekli olduğuna işaret etmektedir. Zira kurban kesmek, yapılması tercihe bağlı olan bir amel olsaydı terki halinde tehdit olmazdı.
- Yine Allah Rasûlu ﷺ şöyle buyurmaktadır, “Kim bayram namazını kılmadan önce kurbanını keserse onu iade etsin.”[7] Bu hadiste de kurbanın iade edilmesinin emredilmesi bunun tercihe bağlı bir ibadet olmadığını gösterir.
Kurban ibadetinin sünnet olduğunu söyleyen Şafii, Maliki ve Hanbeli fakihler ise şu delillerle istidlal etmektedirler:
- Allah Rasûlu ﷺ şöyle buyurmaktadır: “Kurban bana farz kılındı, size ise farz kılınmadı.”[8]
- Allah Rasûlu ﷺ şöyle buyurmuştur: “Zilhiccenin ilk on günü girdiği vakit sizden birisi kurban kesmek isterse saçından ve tırnağından bir şey koparmasın.”[9] Bu rivayette de kurban kesme ibadeti kişinin tercihine bırakılmaktadır. Bu durum kurban ibadetinin vacip olmadığını gösterir.
- Hz. Ebu Bekir (r.a) ve Hz. Ömer (r.a) bir veya iki sene insanların farz olduğunu zannedip kendilerine uyması korkusuyla kurban kesmedi.[10]
Hanefiler diğer mezheplerin görüşüne şu şekilde cevap vermiştir:
- Hanefilere göre kurban ibadeti farz değil vaciptir, inkarı küfrü gerektirmez. Hadiste ise kurbanın farz olmadığı zikredilmektedir ki farz ve vacip birbirinden farklıdır.[11]
- Hadisteki ‘irade etme’ ifadesi kast etmek/yönelmek manasındadır. Yani ‘Kim üzerine vacip olan kurbanı kesmek isterse…’ şeklindedir. Yani hadisin manası “Kim üzerine vacip olan kurbanı kesmeyi kastederse …” şeklindedir. Bu durum tıpkı ‘Namaz kılmak isteyen/namaza yönelen abdest alsın.” demek gibidir.[12]
- Hz. Ebu Bekir (r.a) ve Hz. Ömer’in (r.a) bu uygulaması onlar zengin olmayıp üzerlerine kurban vacip değilken gerçekleşmiş olabilir. Fakir oldukları halde kurban kesselerdi fakire de kurban kesmek vacip zannedilebilirdi.[13]
Diğer mezheplerin delilleri bu şekilde yorumlanmaz ise emir sıgası ile kurbanın kesilmesi gerektiğini ifade eden naslar ile bu rivayetler arasında çelişki ortaya çıkar ki kaynağı tek olan naslar arasında tearuz/çelişki olmamalıdır.
[1] Hanefi mezhebine göre yapılmasında sevap, terk edilmesinde ise günah olan, ancak farz derecesinde olmayan hükümlere vacip denir. bk. Ebû Alî Ahmed b. Muhammed b. İshâk eş-Şâşî, Usûluş-Şaşi (Karaçi: el-Büşra, 2021), 291.
[2] Ebü’l-Hasen Burhânüddîn Alî b. Ebî Bekr b. Abdilcelîl el-Fergānî el-Mergīnânî, el-Hidâye şerhu bidâyeti’l-mübtedî (Karaçi,: el-Büşra, 2021), 4/79.
[3] Heyet, el-Mevsûatü’l-Fıkhiyye (Kuveyt: Vezâratü’l-Evkâf ve’ş-Şûuni’l-İslâmiyye, 2010), 5/77.
[4] Kevser 108/2.
[5] Ebü’l-Fidâ’ İmâdüddîn İsmâîl b. Şihâbiddîn Ömer b. Kesîr b. Dav’ b. Kesîr el-Kaysî el-Kureşî el-Busrâvî ed-Dımaşkī eş-Şâfiî İbn Kesir, Tefsîrü’l-Ḳurʾâni’l-ʿazîm (Beyrut: Daru’l-Kütübü’l-İlmiyye, 1998), 8/476.
[6] Ebû Abdillâh Muhammed b. Yezîd el-Kazvinî İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce (Beyrut: Dâru’l-Ma’rife, 2009), “Edâhî”, 2. (Hadis No: 3123)
[7] İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, “Edâhî”, 12. (Hadis No:3152)
[8] Ebü’l-Hasen Alî b. Ömer b. Ahmed ed-Dârekutnî, Sünenü’d-Dârekutnî (Beyrut: Müessesetü’r-Risale, 2004), 5/508.
[9] Ebü’l-Hüseyn Müslim b. el-Haccâc b. Müslim, el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ (Beyrut: Dâru’l-Ma’rife, 2009), “Edahi”, 40. (Hadis No: 1977)
[10] Ebû Bekr Ahmed b. el-Hüseyn b. Alî el-Beyhakī, es-Sünenü’l-kebîr (Beyrut: Daru’l-Kütübü’l-İlmiyye, 2003), 9/443.
[11] Alâüddîn Ebû Bekr b. Mes‘ûd b. Ahmed el-Kâsânî, Bedâiu’s-sanâi’ fî tertîbi’ş-şerâi’ (Daru’l-Kütübü’l-İlmiyye, 1327), 5/62.
[12] el-Mergīnânî, el-Hidâye şerhu bidâyeti’l-mübtedî, 4/80.
[13] Ebû Bekr Şemsü’l-eimme Muhammed b. Ebî Sehl Ahmed es-Serahsî, el-Mebsûṭ (Beyrut: Dâru’l-Ma’rife, ts.), 12/8.