Soru: Cuma günü kabir ziyaret etmenin hükmü nedir?
Allah Rasulü ﷺ İslam’ın bidayetinde puta tapma inancını hatırlatmaması adına kabir ziyaretini yasaklamış tevhid inancı kalplerde iyice yerleştikten sonra ise “Size kabir ziyaretinde bulunmayı yasaklamıştım. Ancak artık ziyaret edebilirsiniz.”[1] buyurmuş, diğer rivayetlerde kabir ziyaret etmenin kişiye ahireti hatırlatacağını[2] ve onu dünyaya meyletmekten uzaklaştıracağını[3] ifade etmiştir. Rasulullah’ın ﷺ bu ifadesinden hareketle fukaha; sadece Allah ﷻ rızasını gözetmek, kabre dokunmamak, kabir taşlarını öpmemek[4] ve kabrin üzerine basmamak[5] şartıyla ziyarette bulunmanın mendub olduğunu ifade etmektedir.
Kabir ziyaretinin her vakitte kıymetli olduğunu beyan eden fukaha,[6] Cuma günü daha faziletli olduğunu ifade etmektedir.[7] Nitekim Allah Rasulü’nden ﷺ “Kim her Cuma günü anne babasının yahut onlardan birinin kabrini ziyaret ederse günahları affedilir ve itaatkar kullar zümresinden olur.” buyurduğu nakledilmektedir. [8] Ayrıca bazı alimler, Muhammed b. Vâsi’den nakledilen “Ölüler; Cuma günü, cumadan bir gün önce ve bir gün sonra kendilerini ziyaret edenleri bilirler.”[9] rivayetini de bu günlerde ziyaretin faziletine gerekçe olarak zikretmişlerdir. Buna göre mutlak olarak her vakitte kabir ziyaretinde bulunmak caiz olmakla beraber Cuma günü bunu yapmak daha faziletlidir.
[1] Müslim, Edâhî, 37 (Hadis No: 1997).
[2] Nesâî, Eşribe, 40 (Hadis No: 5651).
[3] İbn Mâce, Cenâiz, 47 (Hadis No: 1571)
[4] Ahmed b. Muhammed b. İsmâîl et-Tahtâvî, Hâşiyetu’t-Tahtâvî (İstanbul: el-Mektebetu’l-Hanîfiyye, 2018), 2/454.
[5] Hasan b. Ali eş-Şurunbulâlî, Merâki’l-Felâh(Haşiyetu’t-Tahtâvî ile beraber) (İstanbul: el-Mektebetu’l-Hanîfiyye, 2018), 2/453.
[6] et-Tahtâvî, Hâşiyetu’t-Tahtâvî, 2/453.
[7] Muhammed Emin İbn Abidin, Raddu’l-Muhtâr ala’d-Durri’l-Muhtâr (Beyrut: Dâru’l-Marife, 2015), 3/177.
[8] Ebu’l-Kâsım Süleymân b. Ahmed et-Taberânî, el-Mu’cemu’s-Sağîr (Beyrut: el-Mektebu’l-İslâmî, 1985), 2/160 (Hadis No: 955).
[9] Ebû Bekr Ahmed b. el-Hüseyn b. Alî el-Beyhakī, Şuabu’l-İmân (Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 2000), 7/18 (Hadis No: 9301).